An

An bizden yana değil.
Toz pembe bulutlar kim bilir nerede?
Gün, bizim için
Asma yaprağında hayal kurma günü
Sevimsiz bir merak var türlü dillerde
Maviye yazıyoruz biz
Bundan kime ne?
Zaman çiçeğinin kokusunda hasret
Kaç kez savurduk umutları
Umutsuz bir hayalin sessizliğinde 
Oysa, sırtlarında intikamın acısı
Yorgunluğun asaletine sarıldık, yalnız kalınca
Bak, uzakta sevda kokusu
Gülümser 
Hakkedilmiş mutluluğun ardından
Saat sabahın bilmem kaçı
Ve düşlerim darmadağın, ulu orta 
An soğuk ağustos sıcağında
Titriyoruz... 

Vuslat

Gidişine saklıyorum kirpiklerimi ıslatan vuslatı.
Umudu avuçlarımda besliyorum.
Uzun soluklu kokularıyla leylaklar yanı başımda
Soğuk bakışlarımda hüzün 
Ve bulutlar eşlik ediyor bana. 
Telaşlı sanki yarınlarım. 
Gidişinin karmaşası var aklımda.
Sözlerim kuyunun dibindeki Yusuf
Duygularının kuraklığına sultan olur mu, mesela?

 

Gökyüzünün Sonsuzluğu

Hayallerle yoğrulan yılların

Sıcak koynunda kaldı zaman.

Körpe umutlar, 

Elleri yanaklarında aşıklar çoktan tükendi.

Gerilerde kaldı güneşin parlayan ışıkları.

Bugünün tuhaf sevimsizlikleri 

Her yerinde ellerimizin.

Yüzün en güzel hali

Gamzelerin hükmü kalmadı.

Bir avuç sempatiyi arıyor, 

Sevdaya mahçup olanlar.

Ve mektuplar tozlu raflarda artık.

Hiç konuşmadan sevmenin özgürlüğünü kaybettik.

Kalem tuşlara yenildi, 

Tarihin en büyük savaşında.

Bitmeden, sürüyor bu savaş.

Oysa masallara inananlar var 

Gökyüzünün sonsuzluğunda..

Ayın Büyüsü

Kızılca kıyamet her yanımız
Ruhunda ne şimşekler çakıyor
Kim bilir?

Ayın büyüsünü arıyor gece.

Ve zamanın mesnetsiz duruşuna karşı

Gözlerinin büyüsüyle titiyor

Parmaklarımın ucundan,

İçimde adını koyamadığım en derin yerine.

Göğü yararcasına uzaklarda bakışlar...

Ne kaldı ki başka?

Şehir kabuğuna çekilmiş sanki

Mevsimler eskiyor, ömür geçiyor...