Açılır penceremdeki perde
Ve bulutların ardında
Gülümser nazlı bir
sevgili gibi güneş
Oysa uzaklarda yüreğimin goncası…
Açılır penceremdeki perde
Ve bulutların ardında
Gülümser nazlı bir
sevgili gibi güneş
Oysa uzaklarda yüreğimin goncası…
Takvimlerden bir bir atılıyor sayfalar,
Mevsimler geçiyor,
Oysa avuçlarımda duruyor kızıl kelebek,
Ömrü ne kadar bilinmez?
Yaşarken;
Kanın akmıyorsa,
Kalbin atmıyorsa,
Tenin bahar kokmuyorsa,
Kalemin yazmıyorsa,
Gözün görmüyorsa,
Ölüm nefesin olmuştur…
Bir türkü yankılanır dilimde
Uzakları anlatan, umut dolu
Maviliklere yol alırım
Huzurun eşiğindeyim.
Bir yol görünür
Sol yanımda tüten bir duman
Gideceğiz mutlak bu yolu
Kederli bir memleket sabahında
Kanat çırpan bir güvercin misali
Uzaklara dalıp, gideceğiz...
İçimde
köhne bir yalnızlık
Bir
vuslata yola alırım, bilmem
Yol nereye
çıkar
Saat kaçta
varır elemli sevgili
Yalnızlığın
özgürlük diye kodlandığı
Ne yalan
bir dünya burası
Belki
sonsuzluğun girdabında
Azap çöker
Seviyorum diye
atan kalbine
Seni
görünce papatyalar gülümser
Keder demir
alır limanlarımdan
Bir
vuslata yol alırım, bilmem
Varır
mıyım sevgili?
Sana ezelden sevdalıyım.
Kuruyan sarı otlarıyla alabildiğince
mahsun
Sen Anadolu’sun.
Köprübaşlarında geçişini
beklediğim,
Ilık rüzgârlı memleket akşamlarını
arıyorum.
İçimdeki gözlerini hangi sevimsiz zamanda bıraktım.
Kederli toprak damlarının yokluğunda
Irmakların gümbürtüsüne kurbağa sesleri
karışıyor.
Geçer mi içimdeki kıpırtılar?
Karıncaların yollarıyla emek dolu
Sen Vatan’sın.
Fallarda gelişini beklediğim,
Avuçlarımdaki çizgilerde seni
arıyorum…